günün ilk saatlerinin kırılganlığı

günün ilk saatlerinin kırılganlığı

1792 1792 Uzay Emin Sunar

kalbimin günbatısı, bu buz kesiği
karda yürüme belirtisine
                                                     sığamayan mutsuz
                                                   gün batımında

gece, yatağıma gelirken
yalanlarını teker teker göğsüme sapladın ve o
                 gerçekliği yitik sevgin
sahneden çekildi.

                                    geri alamazsın
kapıyı yüzüme sen kapattın.


hayatımı başkalarının yaşamasına izin veriyorum
ben açıkça saklanırken
içimde biriken zehrin
                                                —beni bu zehirle bıraktığında—
içimde birken zehrin bir anı bile bırakmadan küçültüyor beni.
bir sevgili olduğumu içimden çıkan kırgınlık dizgesiyle gizliyorum
sevilmeyi unutuyorum
kendimi sevmeyi unutuyorum 
kendimi böyle sevemem
bir adım gerinden geliyorum
arkada bıraktığının kim olduğunun farkında bile değil—
                                                kendimin olmasını beklediğim yerde, beni bıraktığın yokuşta
olamayışlarımı hep bir adım gerinden izliyorum.

kırıklarım gözyaşımı sızdırıyor
kalbimin içindeki yağmur bazı günler hiç durmuyor.

kucaklamak istediğim bu dünyanın ne çok dikeni vardı
ne zaman alt kavuşma konumuna gelsek bana saplanırdı
dünya herkesin ismini yazardı kendi bağrına
isterdim ki benim ismime de yer ayırsın.

ben senin beni sevmediğini
senin beni sevmediğini
benim seninle ilgili bildiğim
seninle ilgili bildiğim her şey tersine çevirmek
tüm aşkları ters düz etmek için
günün ilk saatlerinin kırılganlığında
çok uğraştım.

bir kaza anında ve saçılma noktasının yer merkezinde
bu şiir kendini sana yazsın
sonuçta hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni
sevgiye.

—en sert kalbin içindeki aşk—

ikilemlerden döngüsü olan yaşantımda
isterdim ki beni anla
kalabilirim bu döngünün (yolun) ortasında
yeter ki sen beni anla.

[bana bıraktığın boşluk hissi ——nesnelerin içini görebilmek—— lazergörüşü*]

kalbim hep olduğu yerde kalacak
kalbim için her saniye yeni bir gün olacak
kalbim hep bu şiiri sana yazacak
kalbim çok geç olana kadar seni bu şehirde bekleyecek

her duyguyla beraber yapısı değişen kalp
güvenini ve samimiyetini kaybetmiş bir diğer kalbin boyunduruğu altındadır
hisleri yeğni sözlerle kontrol edilir.

bir hayalin ortasından gece yarısı uyanmak 
hatırlayamadığın hayallere ağlamak

sevgi ve aşkın kesişiminde kaybolmuş antik hayallerin üzgün çığlıklarına
dikey ve uzlaşmasız gökgözler, bir kez göksel sayılmış olan antika putlar için
üzgün şarkılarıyla yakarıyor.

beni kurtarman lazımdı
ellerin değdiğinde bir ayrılığa
bizden çok uzakta olanlara inandın
aşkımı put sandın
                                                geri alamazsın
sözlerin ikircil 
gurur duyduğun ihanetinle o putu sen kırdın.

hayalini kurup yaşayamadığım ve unuttuklarımı
bir rüyada sakladım.
bir rüyada sakladığımı
bir rüyada hiç bırakmadığımı
nereye bırakacağım gerçekte?

hayalini kurduğun şeyleri bulmak için
                 —ki- hiç yoktur bu hayaller—
sicim hayaller yağmurunun altında yıkanan  
kalbim kendine geldikten sonra eve dönebilir mi?

bu kalbi geride tutan uzun süreli bekleyişler
hayatının dış merkezinde duran
son yaşamımın avuçlarından silinirken
beni bıraktığın yolda. geri dönme. yüzümü sen kapattın.
kör inandığın her yalan
                                                yerini ışığa bırakıyor
beni senden azat ediyorum.

tüm hayatlarımı seninle bitiriyorum
birbirimize yabancı olduğumuz dilde
bir adım ilerimdeki
bir adım gerindeki
                                    ayrılık anında ve günün ilk saatlerinin kırılganlığında
isterdim ki sen
isterdim ki sen sevgimize inan
isterdim ki sen beni anla
isterdim ki sen bizim biz olduğumuzu hatırla.